Kader kavramı yaşla gelen bir düşünce. İnsan gençken genellikle düşünülmez bu ve her olan şey kendi isteğinin ürünü gibi görülür. Kendini taş ardına taş dizip koşacağı yolu yapan bir işci gibi görürsün. Yalnızca çok çok ileri vardığında fark edersin ki yol zaten örtülüdür, bir başkası senin için çizmiştir ve sana orada yürümekten başka bir şey düşmez. Bu genellikle kırk yaşına doğru yapılan bir keşiftir, o zaman olanların yalnızca senden kaynaklanmadığını sezmmeye başlarsın. Bu tehlikeli bir andır, klootrofobik bir yazgıcılağa kaymak işten bile değildir. Alınyazısını bütün gerçekliğiyle görebilmek için bir kaç yılın daha geçmesini beklemen gerekir. Altmışına doğru arkanda kalan yol ötekinden daha uzunken hiç görmediğin bir şeyi görürsün: Aştığı yol dümdüz değildi. Kavşaklarla doluydu, her adımda deeğişik yönleri gösteren oklar vardı, şuradan bir patikaya sapıyordu ötekinden ormanın derinliklerinden yiten otlu bir yol. Bu sapakların birine farketmeden girdin, kimini görmedin bile, beğenmediğin yol seni nereye götürür hiç bilemezsin. Acaba daha iyi bir yer miydi, daha mı kötüydü. Bunu bilemezsin, ama genede pişmanlık duyarsın. Yapabileceğin bir şey vardı ama yapmadın, ileri gideceğine geri döndün.

"Ölüler yokluklarıyla değil de -onlarla bizim aramızda- söylenmeden kalan sözler yüzünden keder verirler"

Akmayan gözyaşları kalpte birikirler, zamanla kabuk tutarlar ve kirecin çamaşır makinasını tıkaması gibi kalbi tıkayıp felç ederler.

Yoldaki kavşaklarda başka yaşamlarla karşılaşırsın onları tanıyıp tanımamak, derinine yaşamak ya da es geçmek yalnızca bir anlık karar sonucudur; bunu bilmesen de dümdüz ilerlemekle sağa sola sapmak söz konusu olduğunda genellikle senin varlığınla, ve yanında olacak kişinin yazgısıyla oynanmaktadır.

Yalnızca acı insanı geliştirir. Ama acıyla göğüs göğüse gelmelisiniz, kaçmaya çalışan ya da ağlayıp sızlayan kaybetmeye mahkumdur.

Yolunu yitirdiğini şaşırdığını hissettiğin zaman ağaçları düşün, onların büyüme biçimini anımsa. Unutma ki yaprağı gür ama kökü zayıf bir ağaç ilk güçlü rüzgarda devrilir, oysa kökü güçlü ve az yapraklı ağaçta can suyu binbir güçlükle dolaşır. Kökler ve yapraklar aynı ölçüde gelişmelidir, olayların içinde ve üzerinde olmalısın, ancak böyle doğru mevsimde çiçekler ve meyvelerle donana bilirsin.
Ve sonra, önüne pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilemediğin zaman, herhangi birine, öylece gitme, otur ve bekle. Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin derin soluk aldıysan, öyle soluk al, hiçbir şeyin senin dikkatini dağıtmasına izin verme, bekle ve gene bekle. Dur, sessizce dur ve yüreğini dinle. Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüreğinin götürdüğü yere git!

Comments (1)

On 16 Mart 2009 13:34 , Gözde GÜNEŞ dedi ki...

Kitabı okumadım ama yüreğimin götürdüğü yere gittiğimde yalnız kalmaktan korkuyorum....

 
Computer Blogs - Blog Catalog Blog Directory BlogKüme'yi destekliyorum